12:50 - Hasan Armağan; Komşularıma hizmet etmek için bu yola çıktım
20:46 - Kurum’dan Beylikdüzülülere şartlı müjde!
13:02 - İBB, vektörlerle mücadele çalıştayı düzenledi
12:46 - Çekmeköy ve Sancaktepe’ye Müjde: Mart ayında metroları hazır
20:08 - Akgün, ‘Onlar uyurken ben sabahlara kadar çalışıyordum’
16:57 - Sendikalı çalışan sayımız 17 binden 80 bine ulaştı
16:51 - Akla, bilime, eğitime ihtiyacı olanları enstitü İstanbul İsmek’e davet ediyorum
19:18 - KAYA; TEK AMACIMIZ BEYLİKDÜZÜ’NE DEĞER KATMAK
19:21 - Başkan Akgün; “Bu güzel hazırlanmış bir senaryo”
15:59 - ‘Katil damgası yiyeceksiniz’
Öncelikle bu yazım biraz uzun olacak… Sizi temin ederim, İBB’de Kanal İstanbul konusunda konuşan hiçbir konuşmacının konuşması...
Öncelikle bu yazım biraz uzun olacak… Sizi temin ederim, İBB’de Kanal İstanbul konusunda konuşan hiçbir konuşmacının konuşması kadar uzun olmayacak, Kanal İstanbul’un tüm faydalarını ve zararlarını anlayabileceğiniz kadar da kısa olacak.
*******
Şimdi;
Orta okul yıllarımda aktif bir çocuktum. Yaramaz neyse ben oydum, hocaların en sevmediği tip öğrenci, zeki ama zekasını sadece boş işlere harcayan veletler var ya, oydum işte.
Öğrencilik hayatımın çoğunu öğretmenlerden sopa yiyerek geçirdim. Öyle farklı tekniklerle dayak yedim ki, hani bugün öğretmenden dayak yiyen bi çocuğun videosu düştü ya internete, linç üstüne linç oldu, çocuğa psikolojik destek falan istediler, heh işte, yediğim dayakların videosu olsa, o öğretmenler idam edilir, benimse ömrümün kalanında tedavi görmem gerektiği falan söylenirdi.
Mesela;
Bi Suat Hoca vardı, matematik dehası. En değişik o döverdi, normal vurmak falan tatmin etmiyordu kendisini, sınıf tahtasının önüne dikerdi bizi, tahtadan kafamıza hafif bir boşluk bırakırdı, vurduğunda hem eliyle acı verir hem de kafamızı tahtaya çarptığımız için acı verirdi. İsmail diye bi edebiyatçı vardı, hiç taktik falan yapmazdı, bam güm dalardı. Mustafa Müdür, elini yormazdı, sopayla döverdi, gerizekalı bi arkadaşımız vardı, müdüre kızılcık sopası hediye etti, ilk onu dövdü o sopayla. Ebubekir Hoca felsefeciydi, en eğitici o döverdi, faullerimizi çekerdi, hep gülerdi, ‘Bi daha yaparsanız böyle canınız yanar’ diye uyarırdı, çok sevilirdi. Coğrafyacı Bahattin, Müdür Hüseyin, M.yardımcısı Erdal, Fizikçi Hüseyin, İngilizceden Okan, Matematikçi Ahmet, Elif Hocanın Kocası (Adını hatırlamıyorum öyle sert vururdu, kanıt bırakmazdı) ve nicesi eğitim hayatımda ben ve bir çok arkadaşımı katlettiler.
Neyse;
O yıllarda, okulda dayak yemenin yanı sıra başka işlerle de meşguldüm. Sene sonu piyeslerinde görev almak olmazsa olmazımdı. Sadece oynamazdım aynı zamanda birçok piyesi yazardım, monologları yazıp oynamaya bayılırdım. Tiyatroyu çok severdim. (Belki de bu yüzden tiyatroyu en çok andıran mesleği seçtim)
O upuzun sopa gibi antenli 51-10’lar çıktığı sene, yapay zeka kıçımıza dayanmış, Betül öğretmen dedi ki ‘Tolgacım teknolojinin faydaları ve zararları olmak üzere 2 grup oluşturacağız, tartışacaklar, bir taraf faydasını bir taraf zararını anlatacak, sen de hem zararlarını hem de yararlarını araştır ve münazarayı yönet’.
Sonrasında öğretmen, münazarayı kendi yöneteceğini söyledi, bana da ayıp olmasın diye, ilk bölümde ‘Yararları’ ikinci bölümde de ‘Zararları’ tarafında mücadele edeceğimi söyledi. 1-2 saat sürdü, münazaranın sonunda aptal gibi oldum, 1 saat bangır bangır yararlı diye, 1 saat zararlı diye kıçımı yırttım. Sonunda herkes alkışladı, kimse teknoloji yararlı mı zararlı mı bi sonuca varamadı.
Yani;
İBB meclisinde karşılıklı saatlerce süren o münazara var ya, Kanal İstanbul faydalı mı zararlı mı konulu, bizim orta okulda yaptığımız münazaradan farkı yok.
Teknolojinin faydasını, zararını bin tane veliye, 7-b’den Hüseyin, 7-c’den ayşe, 8-a’dan Ahmet anlatıyordu, burada da 80 milyona, siyasetçi Ahmet, Avukat Ayşe, Muhasebeci Mehmet, Müteahhit Orhan anlatıyor.
Yahu;
Kıtayı ikiye bölüyoruz, yararını muhasebeci, zararını avukat anlatıyor. Yok mu bu işin bilimsel boyutu? Ekosistemle, bilimle alakalı bilgisi, ‘Pet şişe doğada 5 milyon yılda kayboluyor’ kadar olan adamlar, bir kıtanın ortadan ikiye bölünmesini tartışıyor.
Gerçi;
Haksızlık etmeyeyim, bilimsel konuşma yapanlar da vardı, mesela, Küçükçekmece Belediye Başkanı Kemal Çebi diyor ki; ‘Eğer bu kanal yapılırsa Küçükçekmece Göl’ü yok olacak’, karşı taraf şey diyor, ‘Yalan’ Susuzluk oluşacak diyor, ‘Hamaset yapıyorsunuz’ diyorlar. Yalan böyle bir şey mi? ‘Kanka 750 lira gönder geri verecem’ yalan böyle olur, Ev sahibi arar, ‘Evden çıkın kendim oturacam’ der, yalan budur. ‘Ekosistemi tehlikeye sokacaksınız’ diye hamaset mi olur birader?
Allah Aşkına, göl yok olacak diye yalan mı olur. Dont Look Up’a döndük arkadaş, adam meteor çarpacak diyor, Yalan söylüyor diyor o da, “Oh yalanmış be” diyip kıtayı mı bölelim?
İşin özü;
Kanal İstanbul’un yararı da var zararı da. Burada, Kanal İstanbul’un istenmemesinin sebebi, size güvenmemeleri. Devletten çok, bazı grupların kalkınacağına inanmaları. Rant projesi olacağını bilmeleri. Yararından çok, önce para gözüyle bakacağınız için yapılmasını istemiyorlar. Projenin etrafında alınan, satılan arsalar kime gitti? Yapılırken kimler parayı vuracak? Oluşabilecek zararların tümü gözden geçirildi mi? Kandırılma ihtimaliniz var mı?… Onlarca sorunun cevabı verilemediği için Kanal İstanbul’un yapılması istenmiyor.
Aslında;
‘İşin Özü’nü anlatan en iyi sözleri Beylikdüzü Belediye Başkanı Mustafa (Mehmet) Murat Çalık söyledi. Beylikdüzü’nde 23 milyonluk bir ağaç fosili bulunmuş, 23 milyonluk fosil üzerinden lafı gediğine oturtanı ilk kez gördüm siyasette. Belki de oradaki tüm AK Partililerin bu münazaradan aklında kalan bu sözler olacak; ’23 milyonluk bir fosil ağaç bulduk. Ayın 22’sinde panelimiz olacak, bütün siyasetçileri oraya davet ediyorum. Niye? Biz bazen siyasetçiler olarak kendimize çok fazla anlamlar yüklüyoruz. Kısacık ömrümüz için. Ben bu anlamı yükleyen herkesi o taşa dokunmaya, o taşı görmeye davet ediyorum’
Kıssadan hisse. 31 dakika konuştu, 30 dakika anlattı, 1 dakikada anlamalarını sağladı.
Son söz;
Kafamda bu yazıyı yazdığımda çok uzundu ama kâğıda döktüğümde çok da uzun gelmedi. Uzun olsun diye okul yıllarımda yediğim dayakları anlattım ki, bi nebze okuyan bazı kesimler, ‘Oh’ diyip hınç alsın diye.
#GÜNDEM #Belediye #Haber #Gündem #Yaşam #Yerel #İstanbul #Haberler #Sondakika #Gazete