12:50 - Hasan Armağan; Komşularıma hizmet etmek için bu yola çıktım
20:46 - Kurum’dan Beylikdüzülülere şartlı müjde!
13:02 - İBB, vektörlerle mücadele çalıştayı düzenledi
12:46 - Çekmeköy ve Sancaktepe’ye Müjde: Mart ayında metroları hazır
20:08 - Akgün, ‘Onlar uyurken ben sabahlara kadar çalışıyordum’
16:57 - Sendikalı çalışan sayımız 17 binden 80 bine ulaştı
16:51 - Akla, bilime, eğitime ihtiyacı olanları enstitü İstanbul İsmek’e davet ediyorum
19:18 - KAYA; TEK AMACIMIZ BEYLİKDÜZÜ’NE DEĞER KATMAK
19:21 - Başkan Akgün; “Bu güzel hazırlanmış bir senaryo”
15:59 - ‘Katil damgası yiyeceksiniz’
Yarını anlatmadan önce geçmişten bir trajikomik anımla başlayayım. İstanbul’a yeni gelmişim. Köyden indim şehire versiyonunu yaşıyorum, babam...
Yarını anlatmadan önce geçmişten bir trajikomik anımla başlayayım.
İstanbul’a yeni gelmişim. Köyden indim şehire versiyonunu yaşıyorum, babam rahmetli İrfan
Ermiş ile birlikte gazetecilik yapıyor bölgede. Benim de ne gazete ile bir alakam var, ne
siyaseti bilirim ne de İstanbul’u.
Bir gün babam, Vehbi Orakçı diye bir adamın programı var yemekli ‘Gel istersen’ dedi.
Hayatında otele girmemiş ben bölgenin en elit otelinde anlamını bile bilmediğim bir
programın yemeğine katıldım. İçerisinde bir biber dolması, biraz ezme, bir adet sarma ve bir
iki parça daha yiyeceğin bulunduğu tabağı gördüğümde tüm hevesim kaçtı. ‘Ulan dedim şu
adama bak, böyle bir otelde verdiği yemeğe bak, bizim oralarda bile bundan daha iyi ağırlanır
insan’ falan diye içimden hem söyleniyorum hem de tabağı sıyırıyorum. Yetmedi tabi,
yandaki boş koltukların tabaklarına da musallat oldum. Sonradan öğrendiğim adı ordövr olan
tabaktan 3-4 tane yedim tabi. Herkeste konuşmaya odaklandığından kimse de uyarmadı beni.
Ordövr tabaklarıyla tıka basa doyduktan sonra yanıma gelen garson, ‘Efendim ana yemeğiniz
et mi olsun tavuk mu olsun’…
Yediğim 6-7 biber dolmasının midemde yarattığı ağrıya mı yanayım, gelecek eti yiyemeyecek
olmama mı üzüleyim, ben yemeğe başladığımda konuşmaya başlayan ve o an da hala konuşan
adama mı şaşırayım.
Yıllar geçti, birkaç gün önce yine ‘O adam’ Vehbi Orakçı’nın programına katıldım. (Yemekli
:)). Programın adı sözde Arev Okulları Ödül Töreni ama aslında ‘Ben yerel seçimlerde adayım’
ön gösterimi. Ordövr vakasının üzerinden 12-13 yıl geçmiş ben nasıl yemek yiyeceğimi öğrenmişim ama
Vehbi Orakçı hala ne kadar süre konuşacağını maalesef öğrenememiş. Sanki 12 yıl önce o
programda konuşmaya başlamış ve bugün hala konuşması bitmemiş gibi hissettim, inanılmaz
irkildim sıkıldım. Salonun yarısından çoğu sigaraya çıktı, birçoğu ayrıldı. Büyükçekmece’den
adaylığını açıklayan Velittin Küçük bile ödül törenini, alacağı ödülü beklemeden ayrıldı. Vali
katıldı, Orakçı konuşmaya başladığında valiydi, konuşması bitmeden emekli oldu. Yaprak
Dökümü’nden Ali Rıza Efendi de katıldı, yemin ediyorum adam dizide bile bu kadar
göçmemişti.
Sorun konuştuğu şeyler değil, sorun konuşmasını bu kadar uzatmış olması. Artık geçmiş
dönem siyasetçilerinin kendilerini güncellemesi ve çağa ayak uydurması gerekiyor. En güzel
videolarda bile 10 saniye durmayan bu gençliğe 3 saatlik konuşma ile nasıl ulaşabileceğini
zannediyorlar aklım almıyor. Uzun konuşana adaylık vermiyorlar, oy vermiyorlar. Lütfen kısa
ve öz hitap edin.
Farabi, ‘Uzun konuşanı kısa dinlemek lazım’
Gelelim diğer meseleye, adaylık konusu. Bu kısmı Orakçı gibi uzatmadan direk kısa
keseceğim. Beylikdüzü’nde Mehmet Murat Çalık’a karşı kazanamaz. Ne AK Parti’den ne de
başka partiden. Değerli bir isim, kendini eğitime adamış, çocukların geleceği için çabalayan
biri. Geçmişte de ilçeye değerler katmış bir isim Vehbi Bey. Hani olmaz da ben yine de şuraya
not düşeyim, bence gelecek seçimde kendisi Mehmet Murat Çalık’ın ekibinde yer alsın. Çalık
ile birlikte ilçeye harika bir gelecek kazandırırlar. Zaten amaç Beylikdüzü’ne hizmet değil mi?
Koltuk ne fark eder?
Büyükçekmece siyasetine hayranım. Başka bir modeli ne başka bir ilçede ne de başka bir
yerde vardır. Tüm siyasi partilerin siyasetçilerinin en büyük düşmanları kendi partisindeki
isimler. AK Partililer birbiri ile CHP’liler birbiri ile kavga ediyor. AK Parti’de birbirini aday
yapmamak için uğraşanlar var, CHP’de de 30 yıllık belediye başkanına sürekli baş kaldıranlar
var.
Belediye Başkanı Hasan Akgün ile CHP’lilerin yıllardır bitmek bilmeyen kavganın özü şu;
Akgün parti logosunu seçimden seçime takıyor. Seçim biter bitmez parti falan tanımıyor.
Zaten doğrusu da bu. Belediye başkanını biz partiye hizmet etsin diye mi yoksa ilçeye hizmet
etsin diye mi seçiyoruz? Anormal durumu normalleştirmişiz. Herkes Akgün’ü partiye destek
vermiyor diye eleştiriyor.
Akgün’ün karşısındaki CHP’li lobinin her fırsatta, ‘Partiye sahip çıkın’ sözünün altında,
‘Belediye nimetlerinden partimiz (Biz) daha fazla yararlansın’ yatıyor. Yoksa başka anlama
gelse, yahu sizin partinizi Hasan Akgün yıllardır ilçede iktidar yapıyor daha nasıl sahip
çıksın? Diye sorarlar adama!
Bir de tuvalet kağıdı mevzusu var. Partinin tuvalet kağıdını Hasan Akgün alıyormuş. Eğer
doğruysa…! Arkadaş daha kendi imkanlarınız ile tuvalet kağıdı bile alamayan sizler, Akgün olmasa seçimi
mi kazanacaksınız?
İşin özü, bu liyakat kavgası, baş kaldırışı falan değil kamu pastasından şahsi pay alma
meselesidir!
Küçük Dejavu yaşayabilir!
AK Parti’de ise bu seçimde acayip bir tablo olacak. İlçe içerisinde yeterince adaylığı isteyen
yokmuş gibi şimdi de Beylikdüzü’nden Velittin Küçük Büyükçekmece’de aday adaylığını
açıkladı. Kendisi için yine bir talihsizlik olabilir. Geçmiş seçimde Beylikdüzü’nde adaylığı
mevcut ilçe başkanı Mustafa Necati Işık’a kaptırmış, bir de adaylık başvurusunda büyük bir
saygısızlığa maruz kalmıştı. Şimdi de Büyükçekmece’de AK Parti İlçe Başkanı Murat Çelik
de aday adayı olmaya hazırlanıyor. Küçük için Beylikdüzü’nden daha kötü bir tablo kendisini
bekliyor çünkü adaylık potasında Çelik’ten çok daha güçlü Recep Erol, İlker Gürbüz gibi
isimler kendisine rakip. Tabi bu pota kendi içinde eriyebilir yine dışardan bir ithal aday
getirilebilir.
#GÜNDEM #Belediye #Haber #Gündem #Yaşam #Yerel #İstanbul #Haberler #Sondakika #Gazete